‘Ben adaletin peşindeyim, kim için veya kime karşı olduğu önemli değil.” (Malcolm X)
‘Bırakın adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun.’ (S. Freud)

Yarasalara, her şeyin farkında olduğumuzu ve cezasız kalmayacaklarını haykırmaNızı istiyorum. Kan emici yarasalar sözüm size; Bir okuyun bakalım, etrafa bir sorun bakalım, benim söylemlerimde, yazılarımda zülfüyâre dokunmadığım kim kalmış da bana yafta yapıştırmaya kalkıyorsunuz o sığ aklınızla? Sonu zafer olacak savaşta alınan yaralar acıtmaz, bilmiyor musunuz? 3’er 3’er topluyorum hiçbirinin sonucunda 1’er adam etmiyorsunuz. Rütbe, makam, şan, şöhret, zenginlik yaratığı, adam etmez. Adamı adam yapan hamurudur. Hamurunuz, mayanız bozuk, hiç kimse birdenbire bu kadar çukurlaşamaz. Sizinkisi maya meselesi. Benim Allah’ım var gücümü ondan alıyorum. Siz ise hayal dünyanızdan, dalkavuklarınızdan. Bana karşı çare arıyormuşsunuz. Ya Hu, yıldırıma çare aranır mı? Zenneler, kumda oynuyorsunuz, kumdan da ip yapıp beni asmanın yolunu arıyorsunuz.

Sizin mesleğiniz vatan hainliği, şarlatanlık, dolandırıcılık, sahtekârlık; Mesleğinizde ustalığınız arttıkça ahlaksızlaşıyor, arsızlaşıyorsunuz. Benimle uğraşmaya, arkamdan dolap çevirmeye teşebbüs edeceğinize, bahşedilen sayılı nefesinizi, adam olmaya harcayın. Benim alnım açık, siz kelden saç koparmaya çalışıyorsunuz. Ben doğarken hiçbir şeyim yoktu. Öldükten sonra da hiçbir şeyim olmayacak. Sizin var mıydı ya da olacak mı? Aslanla yatağa girilmez, bilmiyor musunuz? Hep aynı şarkıları söylemeye devam ediyorsunuz. Kendi yaralarınıza bakmadan, başkalarına hekim kesiliyorsunuz. Kendinizi bilmeden, başkasına öğretmen olmaya kalkıyorsunuz. Siz cüceleri, yüce dağlara çıkarsam boyunuz uzamaz, bilmiyor musunuz? Bana/Halk’a karşı yenilmeniz kaderiniz ise gama kedere ne gerek var, teslim olsanız ya. Belki canınız daha az yanar. Cahil zavallı insanları, çatal dilinizle kandırıp fanatiğiniz ettiniz. Bir de dalkavuklar sürünüz var.

Cahil aldatılan insanım, elbet uyanıp hesap soracak sizden de dalkavuklarınızdan da. Güneşi sıvamaya, sizin üzerinizdeki pislik ve çamur bile yetmez. Siz sosyopatsınız ve zaman sizi gizlemişti. Size, zaman ve fırsat vermişti adam olun diye. İşte şimdi zamanı geldi. Sizi zaman ortaya çıkaracak. Karanlık inleriniz sizi koruyamayacak, dalkavuklarınız sizi satmaya başladı bile. Zar dönüyor, kasırga geliyor. Daha savaş borusu çalmadan tir tir titriyorsunuz. Bakıyorum muzaffer komutan edasıyla türküler söylüyorsunuz, mezarlıktan geçenler misali. Ah hainler, hem dürüst hem havalı hem de büyük bir adammışsınız gibi görünmek istiyorsunuz da, havalı adam, küçüktür be ödlek yarasalar, bunu da mı bilmiyorsunuz!? Kendinize mütedeyyinvari, ağır abi, esrarlı, gizli, sırlı bir rol biçmişsiniz ama toplum içine koruma ordusuz çıkamıyorsunuz. Kortizonlu delikanlılar sizi.

Masumsanız hiçbir yargılamadan korkmayınız. Halkın mahkemesinde hesap verirken de öyle yine havalı falan görünün, olur mu? İç yüzünüzün açığa çıkmaya başlaması ne acı değil mi? Sizin şereften, ardan, erdemden, insaniyetten uzak oluşunuzun sonuçları, tüm toplumun felaketidir. Örnek mi vereyim? Peki. Bu yarasalar sürekli şehitlerimizden dem vurmaktalar. Arsız şerefsiz, alma ağzına şehitleri. O paçavra boynunda, bölücülerle halay çekerken yok muydu şehidimiz be hey şerefsiz. Diğeri, sahibinin emriyle, durmadan kuduzunu etrafa, salyasıyla saçıyor. Be hey yalancı sahtekâr şerefsiz, ne siyasetçisin ne insansın ne de vatan evladı. Daha örnek mi istiyorsunuz? Zamanı var. Halk kahramanı kisvesinde, asıl halk düşmanları bu yarasalar gibi, onlara da sıra geldi. Sizden, cacığa hıyar bile olmaz, göreceksiniz. Size merhamet, af, görmezden gelme yok. Susup günahınıza ortak olmak da, göz yumup sizden iki kat fazla suçlu ve günahkâr olmak da yok. Size susup, göz yumarak kollamak, iyilere zarar vermektir. Hasta ruhlu sosyopatlar, komiksiniz de aynı zamanda. Beylik laflarla bir kıvırmalar, benim diyen zennelere taş çıkarmalar…

Dünyanın kanunları hem yazılı hem sözlüdür. Kanunun uygulanması ertelenirse, bizde sıkıntı yapar. Artık gece. Karar zamanı. ‘’Silaha’’ sarılma zamanı ise gündüz. Açıkça uyarıyorum: İç savaş çığırtkanlığını bırakın. Bu Halkın yüreği sizin silahlarınızdan çok daha etkili ve güçlüdür. Bu Halkın tek yürek tek ses tek ‘’silah’’ olacağını da bilin de öyle atın yanlış adımlarınızı. Gitmeye gideceksin yetti zulmünüz. Bırakın, daha fazla kan dökmeyin. Teşbihte hata olur mu olmaz mı ben bilmem. Ben söylerim, geçer giderim. Sizin gibi ince hesaplarım da yoktur benim. Sizin içinizi dışınızı biliriz. İçinizi dışınıza çıkarmasını da biliriz. Eylemlerinizin sonuçları tüm suçlarınızın kanıtıdır. Yargılanacağınız davanızın tanıkları da insanlarımızın vicdanlarıdır. Bu masum ve sizin tarafınızdan kandırılan insanların öfkeleri de çok ağırdır. Sonradan pişman olacağınız işleri artık bırakın, pişmanlık hükümlerinden faydalanmak için yalvarın. Takke düştü kel göründü. Tek damla su bile kayayı oyarken, bu sel neler yapmaz, tövbekâr olun, af dileyin, erdemli davranmanız imkânsız ama bari bir kez dürüst olun, suçlarınızı itiraf edin, siz bizzat açıklayın.

Allah affediyor, kul, haşa, neden affetmesin? Unutmayın bir iş başladığında mutlaka biter, bu dava başladı, son söz size verilmişken, kulak verin sözlerime. Kandırdığınız masum Halk bağırıyor duymuyor musunuz ‘’ Adalet olsun da, isterse kıyamet kopsun.’’ Ha diyorsanız ki harama bulaştık, bu bizim özümüz, mayamız, siz bilirsiniz. Ya da bu sözlerimi blöf falan da sanıyorsanız yine sizin bileceğiniz iş. Ama sizin gibi yalancılara çok güçlü hafıza lazım ki yalanlarınızı ve Halkın sizin gibilere yaptıklarını hatırlayabilesiniz. Bir yoklayın hafızanızı, ondan sonra ister uyun sözlerime ister uymayın. İster kıstırın kuyruğunuzu ister kıstırmayın. Unutmayın, derinde akan nehir fazla ses çıkarmaz. Sel olup nerde ne zaman yeryüzüne çıkacağı da belli olmaz. Güneş her yeri aydınlatır sizin inlerinizi bile. Bu yazımı, hakları ellerinden alınan, masum, tertemiz Halkımın, farkında olduğu/olmadığı zulme tercüman olmak ve insanlarımı farkında ve duyarlı hale getirmek amacıyla kaleme aldım.